Ana içeriğe atla

DIGILOGUE SUMMIT: FUTURETELLERS’18 ETKİNLİĞİ

Zorlu PSM’de 19 Ekim'de düzenlenen etkinlikte adından da anlaşılabileceği gibi gelecekten bahsedildi. Son zamanlarda popüler olan “Big Data” nın, eğitimin geleceğinin, sanatın, yapay zekanın, açık kodlu kaynak paylaşımlarının konuşulduğu güzel bir etkinlik oldu. 


Açıl Susam Açıl

İlk olarak Refik Anadol’un moderatörlüğünde “Açıl Susam Açıl” başlıklı panel gerçekleştirildi. Konuşmacılar çeşitli programlar geliştirmiş, bunları açık kaynak olarak paylaşmış kişilerden oluşuyordu. İngilizce olan panel için ilk başta çeviri kulaklığı almıştım ama sonra konuşulanları ne kadar anlayabildiğimi ölçmek ve konuşmacıların kelime söyleyişlerine aşina olmak için kulaklığı kullanmadım. İngilizce olarak dinlediğim için biraz zorlandım özellikle terimlerin olduğu kısımlarda ama yine de beklediğimden daha rahat anladım konuşmaları. 
Konuşmacılardan Kyle McDonald code.google dan, 3 boyutlu tarama yaparken ilk başta kendi imkanlarıyla oluşturduğu tarayıcıdan bahsetti. Diğer konuşmalarda da Processing programından, p5.js kütüphanesinden, ünlü diğer yazılımcılardan bahsedildi. Bu panelde en çok Zach Lieberman’ın arttırılmış gerçeklikle ses kayıtlarını ve müziği birleştirdiği çalışma ilgimi çekti.

 Veri Şehveti

Bu panelde İnci Kadribegiç’te konuşmacıydı ama hasta olduğu için katılamamıştı. Onun konusu hakkında Levent Erden biraz bilgi verdi. Kök hücrelerden veri elde etmek, biyolojik veri, DNA’ya dayalı veri hakkında kısa bir konuşma yaptı. Diğer konuşmacı olan Kına Demirel ise Migros kart kullanan kişilerin verileriyle onlara nasıl daha iyi ve daha kişisel hizmet verildiğini anlattı. Datanın çok revaçta olduğu bu dönemde önemli olanın elindeki veri ile müşterinin problemini çözebilmek olduğunu vurguladı. Kitlesel reklamlardan, önerilerden ziyade daha odaklanmış, kişiye özel vaatlerin ön plana çıktığını söyledi. 
Bir de güzel bir noktaya değinildi ki bu panelde o da şuydu; bir sürü veri toplanıyor ama burada önemli olan o verileri anlamlı hale getirebilmektir. Mesela bir sürü kişi markete giriyor, birçok ürün alınıyor ve bunların verileri toplanıyor. Bir sürü veri arasından kategorize edince bir bakıyorsun belli kişiler belli ürünleri daha çok almış. Buradan alan kişilerin genel profilini tahmin edip ona göre indirimler, reklamlar oluşturabiliyorsun.
Bir de veri analizinde firmaların iş birliğinin de arttığından bahsedildi. Artık kişilerin yaşam döngülerindeki verilerin oluşturulmaya başlandığından bahsedildi.

Kişisel düşüncelerim bu kısımda okuyacaklarınız. Katılabilir veya katılmazsınız bu size kalmış tabi ama ben yine de sizlerle paylaşmak istedim. Bu panelde şunu düşündüm; iyi hoş verilere göre kişisel reklamlar, öneriler düzenleniyor falan ama bir yandan da bunlar bizi belli bir kalıba sokup sıradanlaştırmıyor mu? Mesela Pinterest’te eğer birkaç tane film gönderisi veya diy gönderisi beğenmişsem bir süre sonra ana sayfam bu gönderilerle doluyor. Farklı bir şey nadir çıkıyor arada. Tabi çoğu zaman işime yarıyor ilgili gönderiler görmek ama bir süre sonra farklı bir şeyler de karşıma çıksın istiyorum. Instagram da da bu böyle. Benzer şeyler beğenince keşfetim hemen onla doluyor. Farklı şeyler denk gelene kadar iki üç gün geçiyor resmen. Sanki giderek hep aynı şeylere bakan biri oluyorum. Bazen farklı şeyleri keşfetmemize olanak sağlanmalı bence. 
Burada önerim, benimde özellikle son zamanlarda çok yaptığım bir şey. Bir siteye, uygulamaya kayıt olurken ilginize göre kategori seçmeniz isteniyorsa mümkün olduğunca çok seçin kategorileri. Tabi hiç ilginiz olmayan konuları seçmeyebilirsiniz ama azıcık da olsa merak ettiğinz hemen her alanı bence seçin. Birçok alan hakkında bilginiz olsun. Bakış açınız genişlesin.

Veri Mahremiyeti

Bu panelde verilerin korunmasından, hukuk uygulamalarından bahsedildi.  Gönenç Gürkaynak’ın bakış açısı ve konuşması farklı ve güzeldi. Bana farklı bir açı kazandırdı. Gökhan Ahi’nin ise alıntı yaparak devam ettirdiği şu söz günün en önemli sözlerindendi: “Kişinin değeri aradığı şeydir (Mevlana). Google arama geçmişinize bakın değerinizi görün. ”

Eğitim Şart Mı?

Bu panelde eğitimin geleceğiyle ilgili çok umut verici konuşmalar oldu. Ayrıca SALT’ tan, Google Arts&Culture ve benzeri diğer sanat uygulamalarından bahsedildi. Uzmanlıkların, disiplinlerin sınırlarının kaldırılması gerektiğinden bahsedildi.

Bir de Ecmel Ayral, artık sadece diplomaya sahip, belirli tanımlar koşulmuş elemanlardan ziyade eleştirel düşünceye sahip, yeri geldiğinde fikrinden vazgeçip yeni fikirlere sahip olabilen kişilerin ön plana çıkacağından bahsetti.
Bu panelde en çok ilgimi çeken şey ise Eda Aksoy’un çalıştığı ekiple yaptığı, sanatın beyin üzerine etkisini; müzede ve dijital ortamda bakılan sanat ürünlerinin beyinde aynı etkiyi yapıp yapmadığı üzerine olan çalışmaydı. Bu çalışmada deneklerden, resime bakmadan önce ve baktıktan sonra olacak şekilde tükürük örnekleri alıyorlar ve tükürükteki kortizol seviyelerini karşılaştırarak stres seviyelerini ölçüyorlar. Sonuçlar gösteriyor ki; resimlere bakıldıktan sonra stres seviyeleri düşüyor.
Eda Hanımların ekibinin bir diğer çalışması olan Google Arts&Culture’da da siz selfinizi çekiyorsunuz ve uygulama resminize benzer sanat ürününü karşınıza getiriyor. Sanata ilginin artması için güzel bir çalışma 😊



Yapay Zeka ile İşbirliği

En beklediğim kısım olan Refik Anadol’un konuşması çok çok özel ve güzeldi. Çok büyük bir ilham kaynağı kendisi. Teknolojinin bir ayna olduğundan, biz ne kadar iyiysek onun da o kadar iyi olduğundan, ne kadar kötüysek de o kadar kötü olduğundan bahsetti. Yapay zeka ile hazırladığı veri heykellerinden, çalışmalarından bahsetti. Beğendiğim bir sözü; “Bilim kavramları açıklar. Sanat ise bunları ifade eder.”

İlk başta tezinin konusu olan hayalini 4 yıl sonra gerçekleştirmiş olması, sergileri, yaptığı bütün işler müthiş ötesi. Walt Disney Concert Hall’ın duvarlarına yansıttığı görsel şovlar ile tez hayalini gerçekleştirmiş. 



Ara Güler’in şu sözleriyle de konuşmasını bitirdi: “En iyi makina en iyi fotoğrafı çekseydi; En iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı.”
Etkinlikte aldığım notlar bu şekildeydi. Etkinlik hakkında internette vs yer alan bilgilerden biraz daha detaylı bilgiler verebilmek için elimden geldiğince notlarımı aktarmaya çalıştım. Etkinlik bana güzel ilham kaynağı oldu. Umarım yazdıklarımda size ilham olur. 

Yorumlar

POPÜLER YAYINLAR

BİYOLOJİK FABRİKALAR : BİYOSENSÖRLER

Biyoloji ve mühendisliğin biraraya geldiği bu konu biz biyomühendisler için de çok iyi araştırma konularından biridir. Biyosensörler ve Biyomimetik Canlılar etraflarındaki uyarıları, değişimleri algılayıp bunlara adapte olmaya çalışır ve ona göre de belirli tepkiler verirler. Bu algılama ve tepki verme sürecinde doğal olarak sahip olduğumuz biyosensörler işlev görür. Örneğin duyu organlarımızla algıladığımız şeyler elektriksel ve kimyasal sinyallere dönüştürülüp beyne iletilir ve beynin değerlendirilmesine sunulur. Y ılan balıkları tonlarca su içerisine ilave edilen birkaç damla yabancı maddeyi hızlıca algılayabilirler. Algler zehirli maddelere karşı çok duyarlıdırlar.

ORGAN VE DOKU ÜRETİMİ: 3D BİYOYAZICILAR

Bir teknoloji düşünün: Organ nakli için o kadar sıra bekleyen kişilere, organ uyuşmazlığı yaşayan hastalara, organ nakli olamadığı için vefat eden hastaların olmadığı bir dünya hayaline imkân sağlasın. Hayali güzel, benim için bu alan üstüne ilerlemek hedefi daha da güzel geliyor. 

PLANLI OLMAK

Düzenli olarak yapacağımız bir işe başlarken genellikle bir şeylerin başını bekleriz. ‘Pazartesi başlarım.’,  ‘Ayın başından itibaren spora düzenli giderim’, ‘Bir sonraki dönem günü gününe ders çalışırım.’… Bitmek bilmez. Bir bakmışsınız hafta sonu, ay sonu, yıl sonu olmuş; elde var sıfır. Hadi başladık farzedelim; devamı düzenli olarak gelmez. Bir kere ara verildi mi de tekrar ona başlaması uzun zaman alır. Gelin bu döngüyü kırmaya bugünden başlayalım.